Her birimizin çocukluğumuzdan itibaren bizi takip eden ve bilincimizin dışında kalan, yani farkında olamadığımız, düşünceler, duygular ve durumlardan etkileniriz. Bu etki, kimi zaman kendimize zarar verebilecek kararlar almak, kimi zaman nedenini dahi anlayamadığımız endişelere sahip olmak, kimi zaman da hiçbir şey yapmak için enerji bulamamak gibi biçimlerde hayatımızı etkiler. Psikanalitik psikoterapinin amacı, bizi olumsuz etkileyen bu düşünce, duygu ya da durumları, önce tespit etmek, sonra nedenlerini anlamlandırabilmek ve devamında da üzerimizde yarattıkları olumsuz etkileri en aza indirmektir.
Psikanalitik psikoterapide danışan zihninde beliren herhangi bir konudan konuşmaya başlar ve çağrışımlarla ilerleyerek istediği her konu hakkında konuşmakta özgürdür. Hatta kişinin aklına gelenleri olabildiğince aklına geldiği şekilde ve filtrelemeden terapiste aktarması bilinç dışı malzemeyi birlikte keşfetmeyi, dolayısıyla kişinin bugünkü problemlerinin kökenlerine daha hızlı ulaşmayı sağlayacaktır. Psikoterapide bu yönteme “serbest çağrışım” yöntemi denir ve seansların genel akışını bu yöntem ile danışan belirler. Psikoterapist ise kişinin kendini keşfetme yolculuğuna doğru sorular ve yorumlar ile eşlik eder. Psikoterapide bilinç dışı malzemeye ulaşmanın bir diğer yolu ise rüyalardır. Çok eski tarihlerden beri rüyaların gelecekte olacak olaylar ile ilgili bilgi verdiğine inanılmıştır fakat psikanalitik bakış açısının kurucusu Sigmund Freud, rüyaların sanıldığı gibi gelecekten haber getirmediğini fark etmiştir. Freud, rüyaların bilinç dışımızda olup bitenlerin bir sonucu olduğunu ve psikoterapide rüyaların incelenmesinin kişinin bilinç dışına ulaşabilmenin önemli bir yolu olduğunu keşfetmiştir. Bu sebeple, psikoterapide danışanların rüyalarını seanslara getirmesi ve terapist ile birlikte rüyalarını incelemesi terapinin akışına önemli bir katkı sağlar.
Hepimiz bizleri üzen, değersiz hissettiren ya da bir şekilde hayatımıza devam etmemizi zorlaştıran duygu, düşünce ve durumlarla başa çıkabilmek için yollar geliştiririz. Geliştirdiğimiz bu yollar kimi zaman hayatımızda başka zorluklar çıkmasına neden olur. Örneğin, yaşadığı olumsuz bir deneyim ya da duyguyla başa çıkmak için sürekli ellerini yıkamak zorunda hisseden bir kişinin sık sık ellerini yıkaması gerçekten de o olumsuz deneyim veya duyguyla başa çıkmasını kolaylaştırabilir fakat bu sefer de sürekli ellerini yıkıyor olmasının getirdiği zorluklar hayatını olumsuz etkileyecektir. Farklı bir örnek, geçmişinde kendisini korumak için saldırgan davranmak zorunda kalmış bir kişinin artık kendisini bu yöntemlerle korumak zorunda olmamasına rağmen, günlük hayatıyla uyumsuz şekilde saldırgan davranmaya devam etmesi olabilir. Kişinin sergilediği bu saldırgan tutum kişinin geçmişteki tehlikede olma duygusuyla başa çıkmasını kolaylaştırmasına rağmen, hala süren saldırgan tutumu bugün sosyal hayatını ya da iş hayatını kötü etkileyebilir. Özet olarak, evet terapiye gitmeden hayatımıza devam etmenin bir yolunu bulabiliriz fakat bazen bulduğumuz bu yolları daha işlevsel olanlarıyla değiştirmek hayatımızı güzelleştirebilir.
Psikanalitik psikoterapi kişinin yaşadığı sorunlara gündelik hızlı çözümler sunmaktan ziyade, sorunların kökenine inerek kişinin ruhsallığında kalıcı yapısal değişiklik yaratmayı hedeflediği için diğer terapi yöntemlerine göre biraz daha uzun sürebilmektedir.